Erdemlerin En Büyüğü Nedir? Kendi Kendime Sordum, Cevap Veremedim!
Evet, bu başlıkla sizleri baştan kafanızı karıştırmaya çalışıyorum. Çünkü kimse “erdemlerin en büyüğü nedir?” sorusuna kesin bir cevap veremez. Sadece bu soruyu soran kişiye “Bunu gerçekten sorgulaman gereken an geldi mi?” diye bakar ve biraz daha dikkatle ortama bakar. İzmir’de, 25 yaşında, içten içe her şeyi fazla düşünen bir genç olarak, sizlere erdemler hakkında düşündüklerimi, kahkaha atarak anlatacağım. Hadi bakalım, yolculuğa başlıyoruz.
Erdem: Aydınlık Bir Yol Mu, Yoksa Çıkmaz Sokak mı?
Geçen gün arkadaşlarla buluşmuştuk, ne zamandır akşam yemeği yiyememiştik. Benimle birlikte olanlar da “İzmir’de erdem nedir?” sorusunu sormuyordu, çünkü hayatın derinliklerine inmeye pek de hevesli değillerdi. Ama ben işte o an, içimden “Erdemlerin en büyüğü nedir?” sorusunu sormaya karar verdim. Çevremde herkes sadece “Yalnızca kebap istiyorum, erdemli olmak için yemek yemek şart değil mi?” diyordu.
“Gerçekten, bu kadar basit mi? Yani en büyük erdem kebap mı?” diye düşündüm.
Bunu yüksek sesle söyledim, kahkaha tufanı koptu. O an içimde bir şey kıpırdadı. “Acaba erdem, sadece yediğimiz şeylerde mi gizli?”
Yavaşça bu soruya derinlemesine inmeye başladım. Yemek, mis gibi kokan bir İzmirlisi olmanın yanında, kalbi açan bir güce de sahip. Ama kesinlikle en büyük erdem, sadece iştahımızla ölçülmez!
Erdemlerin En Büyüğü… Dur Bir Düşüneyim
Arkadaşım Baran, bir anda kafasında bir ışık yanmış gibi bana bakarak, “Bence en büyük erdem sabır,” dedi. Hepimizin çok sevdiği, sabırla beklenen o çıtır simitlerin ne kadar erdemli olduğuna dair bir anlık his oluştu. Ama sabır konusu üzerine sohbet daha derinleşti.
Baran: “Bence sabır, insanın ruhunu genişleten, zamanla güzellikleri getiren bir şeydir. İnsan önce sabırla bekler, sonra ‘Hadi bakalım’ deyip simidi alır.”
Ben: “Evet ama sabır sadece simit mi? Yani sabır da mı etrafında döner?”
Baran (gülerek): “Sabır sadece simit değil, ama simit sabırla en iyi gider.”
Bütün arkadaşlar bu cevaba patladı, biz de neşeyle gülüştük. Ama gerçekten… belki de erdem, o kadar karmaşık bir şey değil. Sabır, sabahları uyandığında, hayatın zorluklarına ve simidin çıtırlığına nasıl bakacağını belirler. İzmirli olmanın getirdiği o sabırlı duruş, belki de hepimizin kalbine yerleşmiş bir erdemdir.
Erdem, Kendi İçimizde mi? Yoksa Dışarıda mı?
Bir başka akşam, yine arkadaşlarla buluştuğumuzda, konu bir şekilde erdemlere geldi. Bu seferki sorum biraz daha ciddiydi: “Peki, erdemin en büyüğü ne? Yardım etmek mi, iyilik mi, yoksa kimseye minnet etmemek mi?” diye sormaya başladım.
Cevaplar birbirinden garip olmaya başladı:
Ali: “Erdem sadece kendini tanımakla olur. Hani derler ya, ‘önce senin kendinle barışık olman lazım.’ Ben buna katılıyorum.”
Ben: “Yani, erdem bir nevi iç yolculuk mu? Hep içimizde mi?”
Ali (serinkanlı bir şekilde): “İç yolculuk! Hadi, senin sorunu çözmeye çalışalım. Erdem, herkesin içinde zaten var. Sadece biz onu uyandırmamız gerekiyor.”
Ben: “Evet, sonra evde internet faturası öderken de ‘Erdemli bir insan parasını doğru yere harcar’ dedim.”
Biraz da dalga geçerek konuyu açtım, ama derinlerde bir yerde gerçekten düşündüm. Erdemler en büyük, en doğru biçimde kendi içimizde şekillenen şeyler mi acaba? Yani, hayatımıza dair kararlar verirken, bu erdemleri takip etmek belki de sadece toplumsal bir yükümlülük değil, içsel bir gereklilik olabilir.
Erdemlerin En Büyüğü Nedir? Gerçekten Cevap Verebilir Miyiz?
Biraz da kendi iç sesimi dinleyerek, en büyük erdemin ne olduğunu bulmaya çalıştım. “Gerçekten de her şey dışarıda mı? Yoksa içimizde gizli bir şey mi var?” diye sordum. Sonuçta, içsel sorgulamalar önemli. Ama öyle bir noktaya geldim ki, artık soruları sorarken gülmekten kendimi alamadım. Çünkü her şeyin sonunda, Erdemlerin en büyüğü hakkında bir noktada herkesin bir farklı görüşü olabilir.
Çünkü bazen bir çayı paylaşmak, bazen birinin yükünü taşımak, bazen de sadece gülebilmek, o kadar derin erdemler değil mi? Gülmek en büyük erdemdir, belki de hayatın karmaşasına rağmen insanın kendini bulduğu, en güzel erdem.
Sonuç Olarak…
Erdemlerin en büyüğü belki de çok büyük bir kavram değil. Belki de hayatımızın en sıradan anlarında, en beklenmedik durumlarında bulduğumuz anlık bir ışıltıdır. Belki de sabır, belki de yardım etmek, bazen de sadece insan gibi var olabilmek. İzmir’in sıcağında bir kafede, simit yerken, birinin tebessümünü görmek; işte bu da erdem. Gerçekten büyük bir erdem, bazen göz önünde değil, sadece anlık bir anda karşımıza çıkar.
Peki ya siz, erdemlerin en büyüğünü nerede buluyorsunuz?